15 Eylül 2011 Perşembe

Fak!

Dünyada yaklaşık 3 milyar daha odun varken
sen gidip illa ona aşık olursun
onu istersin
onun da seni istediğini sanırsın ya
yazık valla yazık.

Kocaman bir boşluktaki aşk kalıntılarını toplamaya çalışıyoruz da haberimiz yok aslında.
Kendimizi aşık oldu zannediyoruz.
Aşk günlerce yataktan çıkmayıp fotoğraflara bakmak, ağlamak zannediyoruz.
Ne olursa olsun o olsun diyoruz.
Üzüntüyü, kırılmaları umursamıyoruz.
Bir gülümseme, bir dokunuş herşeyi çözecek diyoruz.
ÜSTÜNE ÜSTLÜK;

Onun da böyle düşündüğünü varsayıyoruz.
Hayır;
"Seni sevmiyorum" derken içinden gelerek söylemedi aslında,
Şartlar öyle gerektirdi değil mi kızlar?
Bize bağırdı çağırdı
Ama eve gider gitmez kendini yatağa atıp ağladı
Yine de aramaya cesaret edemedi
Gururuna yediremedi.
Değil mi?

Evet aynen öyle.
Hayır değil!

İçler acısı biliyorum.
Küfür etmek geliyor içimden.
Ama küfür etmemeye karar verdim artık.
Sadece "Fak" diyorum.

Fak! Beyler,

Tamam mı?

1 Eylül 2011 Perşembe

Biraz ondan biraz bundan

Sadece yazmak istiyorum hepsi bu..

Tatilden bu sabah döndüm. Hala yol yorgunluğunu üzerimden atamadım ama tatil cidden iyi geldi, her yönden. Gezdim, eğlendim. Üstelik 12 güne uzattık, daha da uzatacaktık ama birlikte gittiğimiz kişilerin işi çıktı. Gerçi böyle tadında kalması daha iyi oldu. Neyse oramı buramı da morarttım günde 43845734 kere kaydıraktan kayarken.. Ve ayağımı yardım resmen, basamıyorum yere. Yine de çok eğlendim, Neslihan da iyi ki gelmişti bizimle. Ah bir de şu çocuğun face'ini alabilseydim.. (bu konuya sonra dönerim)
Öncelikle, aslında hiçbirşeyi özlemedim İstanbul'a dair. Belki evimi özledim biraz, ama ne kimseyle görüşesim, ne dışarı çıkasım, ne arayıp sorasım var. Ayvalık'ta da kalmak istemezdim. İstediğim şey sadece, hani ne bileyim başka bir yerde olmak. Hiçbir anımın, hiçbir tanıdığımın olmadığı bir yerde olmak ve farklı bir yaşam sürmek. Üstüne üstelik okullar da açılıyor, uff bir sürü dert sıkıntı beni bekliyor. Ne bir kitap okudum ne de bir test çözdüm. Hatta bu sene o çok sevdiğim kırtasiye alışverişine bile üşeniyorum. Aslında okula neredeyse tapan biriydim ben geçen seneye kadar, yaz tatilleri cehennem gibiydi, ne çok ağlardım okullar açılsın diye. Ama şimdi hiç açılmayacak diye bir haber çıksa öyle bir havalara uçarım ki kuşlar kıskanır valla.. Nedenini bilmiyorum, belki de bazı kişilerden, bazı anılardan dolayı böyle düşünüyorumdur. Bazen "keşke bu okula hiç başlamasaydım" bile dedim kendi kendime. Kim bilir belki daha mutlu olacaktım, belki daha mutsuz..
Neyse
Babam tatildeyken bendeki fotoğrafçılık yeteneğini keşfetti (gerek havada çektiğim taklalardan olsun, gerek yakın-uzak çalışmalarından) ve beni fotoğrafçılık kursuna göndermeyi teklif etti. Çok sevindim tabi ama umarım olur. Bir yandan da Goethe Ens. var tabi..

Bir de konudan konuya atladığımın farkındayım ama sanki değiştim artık. Bildiğin umursamaz biri oldum. Hani belki büyüdüm, onun için ama bilmiyorum. Mesela geçen sene tatilden dönerken çok ağlamıştım, çünkü alıştığım yerden ayrılmak dünyadaki en zor şeylerden biri benim için. Fakat bu sene evden çıkıp bakkala giderken yaşadıklarımı yaşadım adeta. Takmadım bile, 1-2 kişiyle görüştüm, otele dönüp bakmadan koşarak gittim otobüs terminaline (evet bunlar basit şeyler ama geçen sene kıyamet kopmuştu). Sonra, düşünüyorum da artık duygularım felç olmuş gibi. Belki de bu sene ağlama limitimi doldurdum, veya üzülme fonksiyonlarımı bozdum. Hiçbirşey umrumda değil artık, yok o bunu demiş, yok bu bunu demiş, kıçıma almam. Biraz da yararı olur aslında, herkesin her söylediğini dert edip içim içimi kemirirdi. Şimdi herkes kendine göre konuşsun, değil mi ama?

Şimdii şu konuya dönelim*
Otelde 2 tane 17-18 yaşlarında çocuk vardı laf aramızda, Tanrı'm dünya tatlısı ikisi de, sarışın böyle uzun saçlı tam benlik felan ama Bulgar'larmış. İlk önce küçük olanını beğendim ama büyüğün bana baktığını görünce o daha bir sempatik geldi :D hani "bütün erkekler aynıdır" lafı var biliyorum, ben de destekliyorum bunu. Ama bu aman Tanrı'm o daha üstün birşeydi sanki. Bir de öyle bir kibardı kiiiii *-* mesela onlar kaydıraktan kaydırağa voleybol oynuyorlardı çocuğun atma sırası gelmişti, biz de Neslihan'la 2li kaydırağa geçicektik, çocuk beni görür görmez kalktı gülümsedi yerini bana verdi. Aiyy içim gitti ulan tutup öpecektim neredeyse.. Tabi arkadaşları kaldılar ortada o kalkınca, hehe :) sonra o tam kaydı ben de farketmedim arkasından kaydım cuup çocuğun arkasına düştüm tam "sorry" felan yaptım hiç istifini bozmadı gülümsedi gene, giderken de "bye bye" demişler Neslihan da demiş onlara, ben duymamışım dönüp dolaşıp tekrar önümden geçtiler bana demek için :D of çokk güzeldi ama tüm bunların son gün olması da kötüydü bir yandan, bugün de ne güzel oynardık dimi Lyuie :P ah işte ah, yanarım yanarım adını bilmediğime yanarım..


Eaah başka konu kaldı mı? Aklıma gelirse yazarım :D