28 Şubat 2013 Perşembe

.

Neden kendimi bir aptal gibi hissetmeme sebep oluyor ki?
Neden baska bir amacim yokmuscasina mutlu olmaya bile korkuyorum?
Neden yapmayi cok istedigim seyleri yaparken kendime engel olmaya calisiyorum?

-Cunku aptalsin!
Belki.
Kendimi kendi ellerimle soktugum ve gun gectikce daha da derinlere indigim su batakliktan cikmak icin caba sarfetmeye bile gucum yok. Yok iste. Aliskanliklardan kopmak zordur, benim icin daha zor. Ki acimasiz olmayi ogrenmek icin bunu kendime karsi da uygulamam gerektigini ogrendigimden beri daha cok canimi acitiyor icimden gelen o urperti. Hepsi benim kararim belki de. Belki secimim. Fakat daha mutlu olmak adina -daha dogrusu mutsuz olmamak adina- yaptigim bu sey, mutlulugun bile 'beklenti' olarak gelmesini sagliyor ve ben yine amacima ulasamiyorum. Varsin olmasin iste! diyorum. Fakat sonra, unutmaya bile korkuyorum. Beni mutsuz eden o seyden kopmaya bile korkuyorum, bosluk cunku gerisi.
-Saplanti.
Oyleyse de eger, nefret ediyorum ondan.

Su birkac harfi, heceyi, kelimeyi bir araya getirip duygularimi somutlastirmak bile bogazimi kenetliyor ve sanirim
Kayboldum.

Published with Blogger-droid v2.0.10

26 Şubat 2013 Salı

O kadar zor ki Lyucian. Hayatini kontrol edebilecegini ogrendigin zaman kontrol etmek ve kontrol etmeyi birakmaya calistiginda birakamamak. Alistigin duzenden kopmaktan olumune korkmak ve aklina geldiginde bile icini titreten o kaybetme korkusunun artik seni esir almasi ve bir sekilde vazgecilmez olmasi. Akisina birakamama'nin verdigi ve artik mide bulandirici olmaya baslayan o his. Basina gelenlerin seni sasirtmasina olanak vermeyen o gizli beklenti.

Oysa duygulari on plana alan biri icin o kadar zor ki onlari yok sayarak stratejiye gore davranmak. O kadar zor ki ne dusundugunu, ne hissettigini bile farketmeye olanak tanimadan yasamak. Ve bundan kopamamak. Emniyette olma ugruna verilen bu mucadelenin sonucunda ise basina gelebilecek ve seni yaralayabilecek herhangi bir olayin verebilecegi zarardan daha fazlasini gun be gun yasamak. O kadar ki bu yaziyi yazarken bile o mide bulandirici guven hissine karsi cikmanin verdigi urpertici korkunun bogazima bir el gibi yapisarak her yeni cumlede nefesimi  kesmeye calismasina ragmen dusunmeye, yazmaya, HISSETMEYE direnmek.

-Mutlu hissediyorsun tabi ki, aptal! Mutlu hissetmelisin!

Yanaklarim karincalanmaya basladi bile.

-Kotu seyler dusunme!

Mutluyum.
Mutluyuz.

Published with Blogger-droid v2.0.10

18 Şubat 2013 Pazartesi

Hiding my heart away

Son günlerde kendimi daha farklı hissettiğimi farkettim Lyucian. Belki daha garip. Daha 'farkında'.
Belki de sorun bendedir. Bir gün çok sevdiğim insanlara ertesi gün tiksintiyle bakıp yüzlerini görmeye bile dayanamayabiliyorum. Kimsenin kendisini kafamda oturttuğum yere göre davranmadığı, en yakınlarımın bile bazen -farkında olmadan- acımasızca davrandığını görüyorum ve bu değişimi kabullenemiyorum. Belki farkında bile olmadan umursamazlıkla yaptıkları her davranış beni her defasında bir adım uzaklaştırıyor onlardan. Dün içtenlikle en özel şeylerimi paylaşırken gözlerimin içine bakıp gülümseyerek bana güven aşılayan kişinin bugün beni bir anlık sinirle rencide etmeye çalışmasını kabullenemiyorum ve her geçen gün daha çok korumak adına daha çok kendime saklıyorum, kendimi. Ve insanlara karşı zaten uzun yıllardır azalarak neredeyse yok olan güvenim, ben artırmaya çalıştıkça yaşadığım her yeni olayın etkisiyle milim milim eksilmeye devam ediyor. Çünkü "bana güvenebilirsin", "her zaman yanındayım" laflarını sürekli sarfeden insanlar buna her şeyden önce kendileri engel oluyorlar. Her ne kadar istekli görünseler de kendileri izin vermiyorlar onlara yaklaşmama, paylaşmama. Bu da zaten başından beri yalnız olduğumu daha çok farketmeme sebep oluyor. Belki de ben yanlış düşünüyorumdur. Olması gerektiğinden daha fazla şey bekliyorumdur karşımdakinden. Sonuçta kimse kimsenin yanında olmak zorunda da değil, dimi? Zaten insanın kendisine bile tam olarak güvenemezken başkalarına sıkı sıkıya tutunmaya çalışması saçma değil de ne?
Desem de, yine de bir yerlerde bir şeyler kırılıyor içimde. Her defasında.

Belki de toplumsallık bir yandan insanın yaşaması için hayati önem taşıyorken diğer yandan insanı mutsuz eden etkenlerden biridir? Mesela bazen, "keşke hiç arkadaşım olmasaydı" diye düşünüyorum. Hiçkimse. Sıfır. Sadece kendi başıma olacağım ve özgürce her istediğimi yazıp çizebileceğim, kimseye veya kimseyle alakalı bir şeye dikkat etmek zorunda kalmayacağım, tasasız bir şekilde her aklıma eseni yapabileceğim ve bazı konularda kendimi kısıtlamak zorunda kalmayacağım bir dünya düşünüyorum. Çünkü insan ne kadar çok arkadaşa sahipse, özgürlüğü bir o kadar kısıtlanıyor bence. Herkes bir şeyler anlatıyor ve önemli veya önemsiz onları anlattıktan sonra sen ister istemez hayatına daha farklı bir yön veriyorsun veya o kadar belirgin olmasa da bazı şeyleri yapmadan önce o kişileri de göz önünde bulundurarak iki kere düşünüyorsun. Hatta bazen yapmayı çok istediğin bir şeyden "o ne düşünür" veya "yanlış anlar" diyerek vazgeçiyorsun. Ve bunu her defa yaptıkça biraz daha içine kapanıyor, dış ortamdan uzaklaşıyorsun. Özgürlüğün kısıtlanıyor..

Ama her ne kadar bunları uzun uzadıya düşünsem de, biraz olsun gerçekliğe döndüğüm zaman bu dünyaya onlarsız dayanabileceğimi düşünemiyorum. Arkadaşlarım iyi ki varlar ve hayat onlarla güzel.
Ne olursa olsun.

Published with Blogger-droid v2.0.10

16 Şubat 2013 Cumartesi

'Mim'

3 yıllık blogger hayatımda ilk kez mim yapmanın verdiği hafif hüzünle, N.'nin profilinde gördüğüm ve yaptığım mimi sizinle paylaşıyorum......

1. Hayatınızda mucize olarak değerlendirebileceğiniz bir olay geldi mi başınıza?
- Evet

2. Hayatınızda aldığınız en büyük risk neydi?
- Bunu söylemesem daha iyi olur :)

3. Almayı düşünüp de alamadığınız neler var?
- Öyle bir şey olduğunu pek sanmıyorum. ÇOK istersem bir şekilde elde ederim mutlaka

4 .Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı? (asla beyaz giymem vs.)
- Hint kıyafeti tarzı fazla renkli ve püsküllü şeyleri giyeceğimi düşünmüyorum, bir de diz altı etekler

5. Nefret ettiğiniz huylar ya da insanlar?
- İstikrarsızlıktan nefret ederim, verilen sözün arkasında durulmaması gibi. Onun dışında sürekli olumsuz düşünen ve en önemlisi dinleme kültürüne sahip olmayan, mantıklı ya da mantıksız kendi doğrularını karşındakine dayatmaya çalışan insanlardan nefret ederim.

6. Sizi en net tanımlayan kelime hangisi?
- "Strateji."

7. Hayata yeniden gelme şansınız olsa hangi ülkede doğmak isterdiniz?
- İngiltere

8. Tek başına insan keyif almak için neler yapabilir?
- Kitap okuyabilir, müzik dinleyebilir.. Ben olsam şarkı söylerim

9. Nikah masasında evleneceğiniz kişiden hayır cevabı alsanız?
- Beni tam olarak sevdiğine emin olmadığım biriyle evlenmezdim zaten ama olursa da yüzümü göremezdi artık

10. Ölümden sonra olan hayata inanıyor musunuz?
- Evet

11. Sizi yazmaktan soğutan olaylar?
- Öyle bir şey yok, yazmıyorsam istemediğim için yazmıyorumdur

12. Kendinize robot bir sevgili yapsanız, ona hangi özellikleri eklemek isterdiniz?
- Kibarlık ve duyarlılık

13. İnsan kaderini mi yaşar, kaderini mi yazar?
- N.'nin de dediği gibi; ikisi de.

14. Aklınıza gelen ilk ingilizce kelime hangisi?
- Get

15. Bir kitap yazsanız adı ne olurdu?
- Dreamlike

16. Blogger olmasa şuan gerçekleştirdiklerinizi nerede gerçekleştiriyor olurdunuz?
- Günlüğümde sanırım

17. Birinden hoşlanıyorsun ama hoşlandığın kişi en yakın arkadaşından hoşlanıyor, arkadaşınsa boş değil ona karşı. Ne yaparsın?
- Dayanamam ikisinden de uzaklaşmaya çalışırım, en azından bir süreliğine

18. İnternette sahip olduğunuz ilk takma isim neydi?
- AmelieCansu (Gosh)

Published with Blogger-droid v2.0.10

10 Şubat 2013 Pazar