21 Nisan 2012 Cumartesi

Anlarsın.

Çok şey oldu.
Hep yeniden başlamaya çalıştık her şeye. En başından. Oldu sandık olmadığını anladığımız zamana kadar. Değiştirmeye çalıştık bazı şeyleri daha iyi, daha çok anlaşabilelim diye. Ama başaramadık. Bazı şeyler olmayınca olmuyormuş. Yanlış anlaşılmalar oldu belki, iki taraf için de. Üçüncü kişiler girdi araya ve onlarmış gibi göründü sorun, değillerdi ama. Suç hep başkalarına atıldı, hep başkaları yüklendi olumsuz durumların cezasını. Ama şunu bilmiyorduk: Her şey mükemmelse, hiçbir sorun yoksa ortada, hiçbir şey bitiremezdi bir arkadaşlığı. İsterse 1 kişi, isterse 10 kişi girsin araya, bozulmazdı var olan düzen ve her şey bu kadar kötüye gitmezdi. 1 senenin -iyi olsun kötü olsun- anıları bu kadar kolay unutulmazdı, veya unutulur gibi yapılmazdı. Yüz yüze gelmekten çekinilmezdi onca şeyden sonra.
Belki kendimize de çeki düzen vermeliydik. Belki hatayı karşı tarafta ararken kendimize de bakmalıydık biraz. Kendimizi karşı tarafın yerine koymalıydık tartışmalarda ve kırmamalıydık birbirimizi.
Belki artık anlamsız bunları konuşmak, düşünmek. O hep umutla kullandığımız kelime- eskisi gibi olmaz hiçbir şey. Denedik en azından.
Yine de düşündürüyor bazen, değer mi diye.
Değiyormuş.

Çok şey oldu.
Çok şey değişti.

...

sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız.