30 Mayıs 2011 Pazartesi

Butterflies

http://www.youtube.com/watch?v=wthgd_Rg1qg

I just wanna touch and kiss
And I wish that I could be with you tonight
You give me butterflies inside, inside and I..


All I got to say's that I must be dreaming, can't be real
You're not here with me, still I can feel you near to me
I caress you, let you taste us, just so blissful, listen..
I would give you anything baby, just make my dreams come true
Oh baby you give me butterflies... <3

26 Mayıs 2011 Perşembe

Anlatayım o zaman

Bugün çook hastayım, dünden beri aslında. Başımı kaldıramıyordum sabah, okula da gidemedim. Çok sıkıldım aslında, internete falan girdim biraz ayılınca.
Kimseyi üzmek, kimseyi kırmak istemiyorum. Ama keyfimden kalmıyorum evde, gece saçlarımı yoluyordum geçsin artık diye, nedenini bende bilmiyorum aslında, soğuk algınlığı galiba...
Birazdan hazırlanmaya başlamam gerekiyor bir de. Onur'la ajansa gideceğiz, Naz da gelsin, sonra belki kanyona felan gideriz, uzun zaman oldu gitmeyeli...
Ama bu acı öldürüyor beni ööaağğh :(


Bir de dün Glo'yla konuştuk saatlerce, gece yarısına kadar. Çok mutlu oldum onun mutlu olmasına, umarım hep öyle olur...


Canım çok sıkkın aslında. Soyutlandım resmen ve herşey sıkıcı geliyor. Annemler odada defile yapıyor, neslihan var, teyzem var. Komik şeyler söylüyorlar ama hiçbirini duymuyorum, kulaklık taktım ama takmasam da duymuyorum. Gidip yatağıma kapanmak istiyorum. Herkes benimle dalga geçiyor sanki. O da. Okuldakiler beni böyle görse hayatta inanmazlar heralde. Tamamen değişiyorum evde, soğuklaşıyorum, gülmüyorum, gülemiyorum.
Annem saunayı boşaltsa da girsem, sıcak sıcak, rahatlasam..
Ve birisi olsa, herşeyimi anlatsam, ama sıkılmasa böyle.. 
Desene -salak mısın, çok beklersiiiiiiiiiiinnn.......
Teyzem de küçüklük eşyalarımı getirip gösteriyor, ayy daha dün gibi aklımda, küçücüktün diyor. Neden büyüdüm ki diyorum bendeeee... Off diyip gidiyor.
Off cidden. Offffffffffffffffffff............




A tout le monde
A tout mes amis
Je vous aime
Je dois partir
These are the last words I'll ever speak, and they'll set me free....


-Var kulağımda. O söylemişti bana. Söylemez olaydı.

In a judge..

Kimse tarafından sevilmediğimi düşünüyorum artık.
Kibarlıktan yapıyorsanız, yapmayın.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Blabla...

Başım çatlıyor ağrıdan. Gloyla konuşmam gerek. Çok önemli. Sms paketim de bitti, yapmam gerek.
Zaten 19 mayısa gitmediğimiz için neredeyse disipline yollanıyorduk. Dilekçe yazıcaz daha.
Başım ağrıyor.
Ağlamak istiyorum. O zaman daha çok ağrıyor.
Araftayım derler ya, öyle işte.
Atarax içicem. Yarın sarhoş gibi gezmeyi göze alıyorum. Nolur geçsin bu ağrı. Teyzem de geldi.
Tamam saçma bir yazı oldu. Ama yazmadan edemedim. İçimde tutamıyorum, ağlamak istiyorum!
Saçma sapan şeylerle karşılaştım eve gelince. Saçma şakalar. Biri banyodayken ışığı kapattı, bağırdım çağırdım. Sonra kıkırdadı açtı. Ve ben hepsine kızıyorum. Herkese kızıyorum.
Ben gidip bir atarax içeyim..

Hiçbirşey mutlu edemiyor.
Mutsuz edeni de bilmiyorsun.

İstediklerine sahip olup da mutlu olamamak.
Mesela şekerle kaplı bir yatakta, yastığına sarılıp ağlayan çocuk.
Mesela ben.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Veeee... Pris.

Onu nasıl anlatacağımı bilemiyorum açıkçası. Bugün de kendisine söylediğim gibi, tanımlayamıyorum onu.
Biz aynı şeyleri düşünen iki zıt insanız aslında. Nasıl oluyor diyeceksiniz ama öyle. Bazen tamamen farklıyızdır, ama genellikle aynı. Aynı şeylere bakarız aynı anda. Aynı şeyleri beğeniriz. Aynı anda atarız mesajları, hem de soru-cevap olarak :D dışa vurma biçimimiz çok farklıdır, ama duygularımız aynıdır genelde.
Onunla sohbet etmeyi çok severim ben. Anlarız birbirimizi.:)
Bazen küsüyoruz, çok fena şeyler yaptığımız da oluyor. Açıkçası küsmeyi hiç istemiyorum. Evet benim de hatalı olduğum çok konu oluyor ve bazen çok ileri gittiğim için adım da atamıyorum, onun da atmak istemediğini, benden beklediğini biliyorum. Söz de verdik birbirimize. Ama gene verelim, tatsızlıklar olmasın bir daha..
Ona -eskisi kadar güzel olmuyor bir türlü ama- Mark anlatıyorum, seviyorum da, mutlu olduğunu görmek beni de mutlu ediyor. 3 dilek hakkım olsa 1'ini biliyor:)
Geçen gün onu bir konuda çok üzdüğümü farkettim, o yapması gerekeni yaptı, açık davrandı, bu yüzden çok teşekkür ediyorum ona.. Ama ben de aşırı derecede üzüldüm, farkında değildim çünkü hiçbirşeyin. Evet oturdum ağladım, gözlerim şişti hatta, annemler aldılar konuşmaya çalıştılar ne oldu diye ama özel dedim, söylemedim tabi, kendim bile utanıyordum düşününce, hemen çözmek istedim, bir daha asla onu üzmeyecektim. Ve hala üzmeyeceğim. Açıkçası bir an keşke hiç tanışmamış olsaydık diye düşündüm, böyle olucaktıysa hiç olmasaydı.. Ama şimdi iyi ki tanışmışız diyorum. İyi ki ilk gün yanıma oturmuş. Dediklerine de dikkat etmeye çalışıyorum. O da benim sanırım:)
O benim ikizim evet. Ama ben onun değilim, biliyor bunu:)
Neyse.
Çok seviyorum onu, çok eğleniyoruz beraber, kalmaya gittim 2 kere, 1. güzeldi, 2.'yi sayma:D
Kısacası; O BENİM EN İYİ ARKADAŞIM. VE NE OLURSA OLSUN, ÖYLE KALSIN, NOLUR<3

Leyla & Nigar

İşte benim en eski dostlarım. 4 yaşından beri tanıdığım, hala birbirimizi ilk günkü gibi değil, gün geçtikçe daha çok sevdiğimiz kişiler. Onları kuzen gibi seviyorum aslında. Akraba gibi. Çoğu kuzenimden bile daha yakınlar bana. Onlarla her zaman çok eğleniriz. Tabi üzüldüğümüz, beraber ağladığımız, beraber güldüğümüz, çılgınca eğlendiğimiz günler oldu.. Hep kalmaya giderim, gece sabaha kadar beklemeyi vaadedip 2'de mışıl mışıl uyuyor oluruz:D sabah da kalkıp playstation oynarız kahvaltı yapmadan.. Günlerce kalabilirim onlarda, onlar da bizde:)
Tabii yaptığımız onlarca dergiyi ve ŞeLeNi gösterilerini unutamam asla.. Herkese dergi yapmışızdır; annemize babamıza, teyzemize, kendimize, öğretici dergiler, ve tabi ki Michael'a.:)
O da bizim ortak noktamız: Michael. Zaten onlar beni tanıştırdı o mükemmel insanla. Bu yüzden minnettarım onlara:) Bana ilk kez Thriller'ı izlettiklerinde korkup odadan kaçmıştım, onlar da karınları ağrıyana kadar gülmüşlerdi :D
Şeleni programında çok eğlenirdik, şarkılar söyler, danslar eder, kendi uydurduğumuz komik hikayeleri söylerdik..... O zamanları da özlemedim değil açıkçası :))
Sonra karaoke yaparız güzel(!) sesimizle.

Anneleri de muhteşem bir kadın, annemin en yakın arkadaşı. Hamileymiş şimdi duyunca çok mutlu oldum:))

Gloria o. Bitane o.

Anlatılmaz yaşanır ama anlatayım ucundan:)
O benim tatilde hep yanımda olan kişi, can dostum, kardeşim :) herşeyimi paylaşabileceğim insanlardan biri. Ve tabiki İstanbul'a gelmesini en çok istediğim kişi. Onunla bütün gün beraber olmak, sohbet etmek isterdim, gezmek.. :) Hiç yalnız bırakmazdım zaten burda olsaydı, kaçırırdım heep !
Örnek arkadaş diyebiliriz ona. Sizi en iyi anlayan ve dinleyen arkadaş. Bir başka o, canım o..... <3
Onu çok özledim, hep mesajlaşırız, ama görmeden olmuyor işte. Ama İstanbul'a gelemiyor:((
Bir günlük bile gelse çok sevinirim, bütün gün gezeriz, tabi sarılmaktan zaman kalırsa:)))
Gloria Jeans'a gidicez onunla, söz verdik :D
Annesini de çok severim ve çok özledim, Didem abla arkadaş gibi bir anne, çocuksu biraz, çok iyi anlaştık :D
Bu arada blogunu çok beğeniyorum. İfade edilemeyenleri ifade ediyor. Okurken ''evet ben de bunları yaşıyorum aslında'' diyor insan..
Bir de ''Don't çaktır'' kalıbını keşfettik onunla :)
Ve tabi ki havuza takla atarak zıplamayı öğretti banaa, ondan sonraki kameraya çektiğimiz girişlerimi hatırlıyordur belki:)))

Dip not: Günlüğüme yazdığı yazıyı hala okuyup duygulandığım, İngilizceyi en rahat konuştuğum, beraber 'Waboba' oynayıp deli gibi eğlendiğim kişi, İSTANBUL'A BEKLENİYORSUN, NE ZAMAN OLURSA OLSUN, AMA BİRAZ ÇABUK OLSUN ;))

<3
<3
<3

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Bee haappyy aanndd goo awaay....

Festival haftası...
Bir mutlu geçiyor bir mutsuz, aslında konserler falan mükemmeldi, gösteriler.. Ama işte içimizde birşey var, o olmayınca olmuyor, olmuyor işte :) Nazz, anla beni dostum :D
Bugün ordaydı, ama çok soğuk davrandı. Hep ben konuştum. O ise yalandan gülümseyip kısa cevaplar verdi. OFF LANET OLSUN KİMİ KANDIRIYORUM BEN?


Kimi  kandırıyorum? Kendimi mi? Çok saçma. Offfffffffffffffffffffffffffffffffffffffffffffffffffff........................
Boşveriyorum aslında. Bunun imkansız olduğunun en çok ben farkındayım. En çok ''Saçma ya'' diyen ve en çok bağlanan da benim. Neyse bu konuyu geçsek iyi olucak...
Nerde kalmıştım? İşte bakmadı, konuşmadı, gitti oturdu sadece. Neyse gitsin. Sevmiyorum onu zaten.

Onun dışında okul falan iyi gidiyor, bu hafta ders yok rahatız, ama haftaya hocalar edicek ağzımıza, bok sınavlar başlıyor. Hepsinden kalıcam gene. Biliyorum. Puuufffffffff.....
Bu günlük bu kadaar yarın yazarım.

Muck.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Don't worry..

-Diyor herkes.
Nasıl yani?
Mümkün mü ki?
Benim için değil.

MERDİVENLER-
Evin en sevdiğim bölümü. Bilmem, derdimi paylaşıyorlar sanki.
Oturdum merdivenlere ağladım geçen gün. Evde kimse yoktu. Dayadım başımı. Saatlerce..
Kimse gelmesin istedim o an, kapı çalmasın. Ve çalmadı da. Sanki zaman rahatlamamı istiyormuş gibi, minnettarım ona.... Belki birilerinin olmasını isterdim.. Ailemden değil ama. Gloria belki. Omzunda ağlardım. Çok özledim onu, ''içten'' diyebileceğim insanlardan. Belki Naz da olabilirdi. Ama o zaman kıkırdardık durmadan.:)
Konuşup dertleşebileceğim çok kişi var aslında, ama istemiyorum, çünkü onlar ''da'' bir gün beni yüzüstü bırakacaklar. 'En iyi arkadaş' diye birşey yok aslında. Var mı? Naz bunu okumasın ama, şaka yauu. Var, Naz var:)

Big Big Bang'i dinliyorum bir yandan. Kulaklığımı aşağıdan almaya üşendim. Yüksek sesle dinliyorum, annemler idare etsin artık.. Neyse.
Hayatımın Big Bang'ini bekliyorum desem çok mu klişe kaçar? Ama bekliyorum cidden, olucak mı acaba? Beni ciddi anlamda seven biri olucak mı? Herşeyimle? Sevgili olarak değil, genel olarak, arkadaş olarak, dost olarak.

Annem max almış bana. En sevdiğimden, ÇİKOLATALI<3
Canım annem, en sevdiğim insan, hayatta kıyamam ona, mutlu olsun hep, HEP, her zaman..:)

Herneyseee......................
Sanırım gene merdivenlere gideceğim.
Korkuluklara tutunacağım. Ağlayacağım.
Sonra da; birşey olmamış gibi aşağı ineceğim. Anneme gülümseyeceğim. Sonra uyurum.
Böyleyim işte, bilmek isteyenlere...

:)

12 Mayıs 2011 Perşembe

Başlıksız.

Merhaba:)
Aslında bugünü, dünü falan anlatmak isterdim ama güzel birşey yok açıkçası. Hep aynı şeyler. Küsmeler, barışmalar, üzüntü, sıkıntı, mutluluk, biraz neşe..:)
Şu anda gidip coğrafya dosyamı tamamlamak yerine blog yazmamın sebebi burada kendimi rahat hissetmem, istediğim herşeyi anlatabiliyor olmam. Neyse konulara geçeyim ben.
Bugun Onur'la ettiğimiz sohbetteki gibi; büyümek istiyor muyum istemiyor muyum farkında değilim. Herşey çok karmaşık. Sanırım benim yaşımdaki herkes öyle düşünüyor, ama ben çok kafama takıyorum. Nasıl olacak yaşantım? Sandığımın aksine daha mı çok sıkıntı çekeceğim? Daha mı mutlu olacağım? Belki de şimdiki düşüncelerimden eser kalmayacak. Merak ediyorum.

Gerçekten de bazı şeyleri çok kafaya taktığımı düşünüyorum. Bazı olaylarda fazla ince olmak kötü birşey mi? Örneğin arkadaşlarımın benim için fedakarlık yapması beni çok etkiliyor. Kendimi çok mahçup hissediyorum, biraz da kötü. Hemen karşılık vermeliymişim gibi, ama onlar da öyle düşünüyorlar mı acaba..
Bir de eskiden daha iyi niyetliydim -veya daha enayi?- işte bunu bilemiyorum. Belki arkadaşlarımla aram daha iyiydi, neden değişme ihtiyacı duydum bilmiyorum. Beni buna zorlayan insanlar var açıkçası. Bana ''bana böyle davranırsan görürsün işte yapacağımı'' der gibi yapan insanlar. Ama sanırım onları boşvermek gerekiyor. Düşünüyorum bu konuyu uzun süredir, nasıl olmalıyım...?


Neyse.
Artık nedenini bilmesem de derslerden de iyice soğudum. Rahat olmak istiyorum bir süreliğine herkes gibi. Bir yandan da yüksek almak için -hevessizce- çırpınıyorum. Anneme söz vermiştim 1. dönem, o 2'leri kafana takma, 2. dönem takdir alacağım diye. O da bu şartla kabul etmişti. Fakat şimdi durumum ne mi? 1. dönemden daha beter! Nedenini bilmiyorum. Burcumun özelliğinden olabilir, birşeyi gerçekten istemessem ne olursa olsun yapamıyorum.
Çok boş geliyor.
Anlamsız.
Sanki iyi bir üniversite okumak için çırpınan ben değilmişim.
Bir yandan da annemi üzmek istemiyorum:/
Off bazen de çok çok çalışmak istiyorum. Bütün notlarımı düzeltmek. Şimdiye kadarki boşvermişliğimi yok etmek.. Ve artık çok geç olduğunu düşününce bütün şevkim gidiyor.
''Seneye düzelteceğim!'' sözünü bir kez daha veriyorum kendime..
''SENEYE DÜZELTECEĞİM!''

10 Mayıs 2011 Salı

Sırf Bu Yüzden.

Yapmadığım şeyler var mesela.
Yapmak için can atıp, YAPAMADIĞIM.
Neden mi?
Sen yapmıyorsun çünkü.
Karşılıklı olsun isterdim. Belki de öyledir. Kim bilir.
Ama bunu hissetmek isterdim.
Madem öyle oldu, ikimiz de bilseydik bunu. SOMUT olarak.
Onlar ''da'' olsaydı. Ama ilk önce biz. Madem farklı-laştılar, öyle kalsalardı.
Hüzünlenmeseydim-dik onlar için. Herşeyde düşünmeseydik onları. Boşu boşuna.
Boşu boşuna da değil aslında, ama bizden sonra.
Daha güçlü olabilseydik. Sen öylesin aslında. ''Ben'' olabilseydim. Kimse farketmeden. Herşeyi geride bırakarak.
Boş konuşuyorum farkındayım. Boş-ver....

Michael.

Nereden başlayacağımı bilemiyorum.
O benim HERŞEYİM!
Ona olan sevgim bambaşka, uçsuz bucaksız
En masum, en içten sevgi.
9 yaşındayken tanıştım onunla. Dünyanın en iyi insanıyla.
Gerçekten ''dünyanın en iyi insanı'' o.
Çok az kişi öyle olduğunu düşünüyor, benim gibiler, hayatını onun ağzından okuyan, birebir bilenler. Onu ANLAMAYA ÇALIŞANLAR.
ELEŞTİRMEDEN ÖNCE.
Şarkılarında ve hayatında; ''Before you judge me, try hard to love me!'' diye çırpınan bu masum adamı bir kez olsun dinlemeye, anlamaya, keşfetmeye çalışanlar..
Hayatının zorluklarla geçtiğini, çocukluğunu yaşayamadığını, o yüzden büyükken çocuk kaldığını bilenler. Ameliyat konusunu gündeme bile getirmeyenler.
DIŞINA DEĞİL, İÇİNE BAKIP; GÖREBİLENLER.
Ve bundan gurur duyanlar...

Bu yüzden çok az kişi 'anlayarak sever' onu, sadece şarkılarını dinleyip, danslarını yaparak değil. İç dünyasını görerek.
Aynı onun istediği gibi.
Babası tarafından yüzlerce kez dövülmüş, işkence görmüş bir sanatçının çırpınışlarını duyarak.

Her şarkıda yeni bir anlam çıkıyor aslında. İyice dinleyince. Onun hayatından, anlatmak istediklerinden. Çıkarmayı bilene. Dinlemeyi bilene.

Aslında önceden de söylediğim gibi, ''Beni yalnız bırakın onunla. Onunla bırakın. Karışmayın. Eleştirmeyin. Hiçbirşey bilmeden gitmeyin üstüne, ve gelmeyin üstüme. Çünkü ailemden biri gibi o, kötü birşey duyunca üzerime alınıyorum. Farkında olmadan. En çok da en yakınlarım yapınca bunu. Gülüp geçiyorsam, umursamıyormuş gibi davranıyorsam, bilin ki üzülmediğimden değil, sizi üzmek istemediğimden.''

Söyleyeceklerim bu kadar. Ama söylemeyeceklerim bitmez, içimde sakladıklarım. Sadece onun için. Saygımdan.

Be Dead Or Mine..

Evet kıskancım ben.
Hemde çook.
Birisiyle çok yakın olunca sadece benimle olsun istiyorum.
Sadece benim.
Bu bencillik farkındayım, ama öyle işte...
Bazen başkası bana yapsa kızacağım şeyleri başkalarına yapıyorum.
Sonra utanıyorum kendimden.
Tekrar, tekrar, tekrar...
Kötü şeyler değil aslında, çok sevdiğimden.

Neyse, gereksiz bir yazı oldu, sadece, anlatmak istedim..

Sınıf değişimi?

Seneye sınıflarımız değişecek.
Ben Tm seçeceğim, azınlıktakilerle.
Sırf aynı sınıfta olmak için fen bile düşündüm, en yapamadığım, en nefret ettiğim şeyi.
Bazen buna gerçekten değer mi diye düşündüğüm de oluyor.
Fen seçmeye değil, fen seçmeyi düşünmeye.
Sonra vazgeçiyorum, bu benim hayatım diye, şimdiye kadar pek çok şeyden vazgeçtim, pek çok şeyde fedakarlık yaptım. Bunda da yapabilirim.
Sonra kırılma anları...
Bunu düşünmek bile çok kötü, tamamen yalnız kalacağım. -diyorum.
Haklı mıyım? Yalnız mı kalacağım? O da kalacak mı?
Emin değilim..

''O''

O bir başka.
Hep düşündüğüm, hep aklımda olan kişi.
Aslında bu aralar unutmaya çalışıyorum.
Salaklık edip saçma sapan hayaller kurmamak için.
Hepsi kocaman bir boşluk çünkü.
Çocukluk hayali, gülmemek elde değil.
Ben onun için neysem, bu da o.
BİR HİÇ..!

Kocaman....

Neşeli miyim? Belki..

Bilemiyorum aslında.
Sanırım daha çok öyle görünüyorum..
Kimse sormasın diye. Çünkü sorarlarsa anlatamam.
Pesimist olmak istemiyorum ama tam mutlu olacakken bir aksilik çıktığında daha beter, daha kötü oluyorum.
Neşeli olacak birşey de yok.
Başımı nereye çevirsem ayrı sıkıntı.
Hep, hep aynı şeyler....

KİMSE BİLMESE DE,
BEN BİLİYORUM.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Blog'um

Bugün yeni blogumu kullanmaya başlamaya başlıyorum:)
Umarım iyi yazabilirim, kendimi ifade edebilirim.
Bu fikri bana veren Gloria'mı burdan öpücük yağmurlarına tutuyorum, bitanem, iyi ki böyle birşeye karar vermişiz.
Evet şu anda çok amatörce yazdığımın farkındayım. Belki de bir gün bu yazılarıma bakıp güleceğim. Ama olsun, ilk olan candır hep;)))