28 Temmuz 2014 Pazartesi



Tiyatrocu olma isteğim ben daha çok küçükken başlamıştı. Bilirsiniz, tiyatrocu olmak güzeldir, hele kendi tiyatromu açacak kadar mesleğimde yükseleceğimi düşünmemiştim hiç. Sonucu her ne olursa olsun.

***

Süsleri ve balonları girişe asarken aklıma bu binayı ilk gördüğüm an geldi. Burada yapacağımız şeyler, sergileyeceğimiz oyunlar için nasıl heyecanlandığımı düşündüm.

Hazırlıklarda bana yardım etmesi için Jesse'i çağırdım ve hiç itiraz etmeden geldi. Ve sonra da organizasyon işlerinden iyi anladığını düşündüğüm, kostüm görevlisi olan Kate'i çağırdım. Üçümüzün bu işin üstesinden gelebileceğimizden emin bir şekilde görev dağılımını yaptım ve işe başladık.
"Birinci yıl dönümü ha? Vay canına, bu günleri göreceğimiz kimin aklına gelirdi.."
"Dalga geçme Jess, bunun benim için ne kadar önemli olduğunu bilmen gerekir.."
"Sadece şaka yapıyordum bebeğim, senin kadar ben de heyecanlıyım bunu unutma." Burnuma kondurduğu minik öpücük geri çekilmeme sebep olmuştu ve bunun sebebini anlayamayarak yüzüme baktığında ben çoktan yukarı çıkmak üzere merdivenlere yönelmiştim.

"Bir sorun mu var?"
"Hayır, sadece biraz gerginim, büyük bir gösteri olacak biliyorsun."
"Evet bebeğim, ben sadece yanında olmaya çalışıyorum, gel de sana bir sarılayım.."
Yapma..
"Ah, eksik olan ne biliyor musun? Havai fişekler! Şimdi gidip John'un doğum günü partisi için ayarladıklarından biraz alacağım. Siz de.. Diğer hazırlıkları falan yaparsınız işte."
"Peki, sen öyle diyorsan.."
Bunu söylediği zaman yüzünün aldığı ifade canımı yakmasına rağmen ona bakmamaya çalışarak arkamı dönüp çıktım.

Arabama bindiğimde ihtiyacım olan tek şeyin koca bir Jack Daniel's olduğunu düşündüm fakat büyük kutlama gerçekleşmeden mutlu olmam imkansızdı. Bu kutlama hayatımın dönüm noktası olacaktı ve Tanrım, sadece saatler kalmıştı.. Bunları düşündükten ve farkında olmadan yüzüme yerleşen gülümsemeden sonra aklımı sadece alacağım havai fişeklere ve John'un evde olup olmama ihtimaline vererek yoluma devam ettim.

Fena değil, hatta harika! Yedi havai fişek hiç de az değil bu büyük kutlama için. Tanrım, John, sen muhteşemsin! İçimi tekrar bir heyecan kapladı ve bir an önce akşam olmasını umarak arabama binip tiyatroya geri dönmeye koyuldum.

***

"Emin misin Jesse, anahtarlar sende mi?"
"Vic'in bir anda odaya dalıp dalmayacağını merak ediyorsan, sana bunun olmayacağının garantisini verebilirim. Şimdi biraz rahatla ve yanıma gel. Fazla zamanımız yok biliyorsun. Sadece seninle biraz zaman geçirmek istiyorum hepsi bu.. Ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin!"
"Yine aklımı başımdan almaya niyetlisin sanırım, sana ne zaman karşı koyabildim ki Jess?"

Ah küçük Kate.. Bunu böldüğüm için ne kadar üzgün olduğumu bilemezsin ama balonların şişirilmesi gerekiyor tatlım..

Yedek anahtarım yokmuş gibi yirmi dakikadır durduğum yerden yavaşça geri, dışarı çıkıp kapıyı çalıyorum ve Jess'in beni bu kadar az tanımış olmasına şaşırarak olduğum yerde dikiliyorum. Kapıyı açmalarını beklemem biraz uzun sürse de zile tekrar basmıyorum.
Kapıyı açan kişi dağınık saçlarıyla Jess oluyor. LANET OLSUN. Bana müsaade etmeden konuşmaya başlıyor.
"Şu bodrum katını daha sık temizlemeliyiz Vic, şu halime bak, sadece süsleri bulmak için indim ve.. iğrenç görünüyorum!" Söylediklerini inandırıcı kılmak için suratına yerleştirdiği abartılı ve sinirli ifade sadece onu daha yapmacık kılıyor ve bu acınası haline gülemiyorum bile. O konuşurken gözüm saçlarına takılıyor ve onlara dokunan kişi ben olmadığım için içimden hepsini teker teker kestikten sonra onun o aptal gövdesini büyük bir uçurumun kenarınd..
"Vic?"
Birden gözlerim bana bakan meraklı gözleriyle buluşuyor ve zoraki gülümseyerek "Bu halinle ne kadar seksi olduğunu tahmin edemezsin!" diyorum ve yüzündeki şaşkın ifadeyle bana bakmasını umursamayarak içeri giriyorum.

***

"Hanımlar, benim biraz işim var, umm.. yarım saate kadar burada olurum" derken yüzünde yine o her zamanki ifade vardı ve ne yapacağını o anda anlamıştım.
"Bana bir daha oraya gitmeyeceğini söylemiştin."
"Bak bu acil bir durum ve gitmem gerekiyor, yardıma ihtiyacı var ne yapabilirim? Söz veriyorum hiçbir şey olmayacak bebeğim.."
Umarım öyle olur çünkü bunu sana yapacak kişi...
"Peki öyleyse. Seni bekliyor olacağız."
"Yarım saat. Söz."
Kate'in endişeli bakışları Jess'inkilerle buluşurken başımı yere eğip onları görmezden geldim ve sadece kutlama için biraz daha sabırsızlanmaya başladım.

***

Kapı hızla çalındı ve bir saniyelik tereddütten sonra bunun anahtarlarını kuliste unutmuş olan Jess olduğunu anladım. Kapıyı açtığımda gördüğüm suratı iki buçuk saat önce gördüğümden çok farklıydı, terlemişti ve kıpkırmızıydı.
"Ne oldu sana?"
Koşarak gelen Kate her ne kadar bunu gizlemeye çalışsa da benden daha çok korkmuş görünüyordu.
Jesse nefes nefese kaldığı için kendisini konuşmaya zorlayarak, "Yakında beni bulurlar, dedi; sonum geldi."
"Sakin ol Jess, oraya gitmemen gerektiğini söylemiştim, şimdi içeri gel. Ve sana söz veriyorum, kimsenin seni buradan çıkarmasına izin vermeyeceğim."
Kimsenin benim güzel gecemi mahvetmesine..
Korku dolu gözlerle bana bakan Jesse biraz olsun rahatlamış görünüyordu. Şimdiye dek sözlerimi hep tutmuştum ve bu seferkini de tutacaktım.
Hep beraber içeri geçtik ve zoraki de olsa hazırlıklara devam ettik.

"Sahi, Vic, partiye kimleri davet ettin?"
Bana merakla bakan Jess'le daha fazla göz teması kurmamak için başımı çevirip elimdekilerle oyalanmaya başladım.
"Neden sordun?"
"Bu kadar önem verdiğin bir kutlamayı herkesin görmesini istemişsindir diye düşünüyorum.."
"Görmesi gerekenlerin göreceğinden emin olabilirsin hayatım." Sürdürmek istemediğim bu diyaloğun daha fazla devam etmemesi için istemeden de olsa eğilip onu öptüm ve Kate'in üzerime dikilmiş sert bakışlarını ve Jess'in garip mahcubiyetini umursamadım.
Üzgünüm Kate, çok üzgünüm.. Keşke bebeğimi elimden almana göz yumabilseydim ve...

"Ah, neredeyse akşam oldu, davetliler gelmek üzerelerdir.." diyerek bomboş yola doğru heyecan dolu bir bakış atıyorum. Bunun Jess ve Kate'i pek heyecanlandırmadığını bilmeme rağmen öyleymiş gibi davranıyorlar ve ben içimden onlara gülmekle yetiniyorum.

***

Artık gerçekten de akşam olmak üzere ve ben mideme oturan o garip hissi heyecanıma bağlayarak yenmeye çalışıyorum. Gözlerimin önünde -sanki ben bir salakmışım gibi- flört eden sevgilim ve kostüm görevlisini izlerken, bir saniyeliğine de olsa bu insanları sanki hiç tanımamışım gibi hissediyorum. Hatta bir an kendimi yanlarında fazlalık gibi hissediyorum fakat bunları düşünürken midemin durumu kötüleştiğinden başka şeyler düşünmeye çalışıyorum.
Ah Jesse, tatlım, seninle olmak çok güzeldi...
İkinci ayımızdaki tekne gezintimizi hatırlıyor musun? Ellerimi sıkıca tutup, kalbinin sonsuza dek benden başkası için atmayacağını söylemiştin.. Bense daha kelimeler dudaklarından dökülmeden tüm kalbimle inanıyordum sana.. Jesse, hala bir şansımız var biliyorsun değil mi? Evet, gerçekten bir şansımız var.. Lütfen Jesse, buna dayanamayacağımı biliyorsun.. Belki sadece bana sarılırsan... Evet geliyorsun işte, Jesse, seni her şeye rağmen tüm kalbimle sevi..
"Vic, um, sana bir şey söylemem gerek.."
Biliyorum, beni seviyorsun, biliyorum...
"Sorun şu ki Kate'in annesi aramış ve.. Yarım saatliğine eve gelebilir miymiş diye sormuş.. Acil bir durum sanırım.. Düşündüm de, sanırım onunla gitsem iyi olacak, biliyorsun geç oldu... Yarım saate döneriz, merak etme"
Kafamı kaldırmamla önce Jesse'e değil Kate'e baktım ve beklenti dolu meraklı bakışlarıyla karşılaştım. Beni görünce kafasını çevirdi fakat ben her şeyin farkındaydım.
Ve bu bardağı taşıran son damlaydı.
"Hayır, hayır Jesse, hiçbir yere gitmiyorsunuz. Duydun mu beni? Hiçbir yere. HİÇBİR YERE GİTMİYORSUNUZ!"
Özür dilerim küçük Jesse..
Ani bir hışımla Jesse'in ve lanet olası Kate'in kolundan tutup onları kulise doğru sürüklemeye başladım. İkisi de o kadar şaşırmışlardı ki bana karşı koyamadılar bile ve ben gözü dönmüş olmanın verdiği güçle ikisini de birkaç saniye içinde karanlık odaya sokmuştum. Onlarsa gözleri ve ağızları açık bir şekilde birbirlerine ve bana tek kelime edemeden bakıyorlardı.
"Vic, sen.. İyi misin?"
"İyi mi? Mükemmelim Jesse, hahahahahaha! Mükemmel... Günlerdir beklediğim an gelmişken benden nasıl olmamı bekliyorsun?"
"Vic sakinleş, lütfen..!" Korkularını gözlerinden okuyabiliyordum ve Tanrım, bu çok güzeldi..
Artık hiçbir şey düşünemiyordum ve kendimi garip bir şekilde mutlu hissediyordum. Günlerdir, hatta haftalardır belki de ilk kez bu kadar güçlü ve mutlu hissetmiştim.. Ve kimsenin bunu bozmasına izin veremezdim, hiçkimsenin..
Sonra Jesse kapıya doğru yaklaşıp gözlerimin içine uzun uzun baktı ve.. "Vic, bebeğim, lütfen, lütfen biraz sakin olmaya çalış.. Seni çok seviyorum.. Lütfen bunu yapma.."
Ah Jesse..
"Lanet olsun seni çok seviyorum anlıyor musun? Bak, sana söz veriyorum, birlikte çok ama çok mutlu olucaz. Duyuyor musun beni? Hep seninle olucam ve inan bana hiçbir şey bunu bozamayacak. Bana güveniyor musun?"
Tanrı'm..
"Söyle Vic, bana güveniyor musun?"
Korku ve merakla bana bakarken gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse onu daha önce hiç böyle görmemiştim. İleri doğru birkaç adım attım ve bu bakışlarının az da olsa yumuşamasını sağladı. Ona gülümsedim ve,
"Üzgünüm Jesse."
Kapıyı ani bir şekilde üstlerine kapattım ve kilitledim. İçeriden çığlıklarını duyuyordum fakat benimkiler onları bastırıyordu. Artık kendimi tutamamıştım ve deli gibi ağlıyordum. Elimden geldiğince acele ederek öfkem hafiflemeden kendimi dışarı attım. Hala kulağımda çınlayan sesleri doğru düzgün düşünmemi engelliyordu ve sonra.. Delice olduğunu düşündüğüm bir şey yaptım.

***

Hikayenin tam bu kısmında psikologum gece boyunca uykusuz kalmış olsa gerek kahvesinden bir yudum alıyor ve olabilecek en meraklı bakışlarla yüzüme bakıyor.
"Sonra ne oldu?"
Derin bir nefes alıyorum ama sebebini bilmediğim bir şekilde nefesim pek de derinlere inemiyor. Her şey kafamda bir kez daha canlanırken kısa bir süreliğine bu dünyadan kopuyorum ve..
"Vic?"
"Ah, efendim"
"Sonra ne oldu, anlatır mısın?
Nasıl söyleyeceğimi bilemediğim için bir anda söylemeye karar veriyorum.
"Tiyatromu ateşe verdim. Binayı da. Havai fişekler de kutlama içindi."
Psikolog bir anlığına ne dese bilemiyor ya da konuşmamayı uygun buluyor, sadece yüzüme bakıyor ve bir şeyler düşünüyor. Fakat sonra bu sessiz boşluğun fazla uzadığını farketmiş olsa gerek boğazını temizliyor ve konuşmaya başlıyor.
"Bunu önceden planlamış mıydın?"
"Evet, planlamıştım"
"Ne zaman?"
"O günden yaklaşık iki ay önce, dördüncü kamera kayıtlarını izlediğim gün."
"Kayıtlarda ne vardı?"

Bunu sormasını beklemiyordum.
Sanırım o da beklemediğimi anlamıştı ki konuyu değiştirmeye karar verdi. Belki de benim bu konudaki kayıtsızlığımdan olsa gerek, veya asıl fikirlerimi öğrenmek için, benimle daha farklı biçimde konuşmaya başladı.
"Ailesinin onu ne kadar özlediğini düşünebiliyor musun?"
"Evet, diyorum, ben de özlüyorum onu."
Bunu gerçek anlamda mı yoksa konuyu geçiştirmek için söylediğimi anlamaya çalışıyordu ve işin doğrusu ben bile bundan emin değildim.
Artık eve gitmek istiyordum ve saate baktığımda zamanın benim lehime işlediğini gördüm. Saat tam seansın bitiş saatiydi ve bu odadan elimden geldiğince çabuk çıkmak istiyordum. Bu yüzden sıkılgan bir şekilde saate baktım ve psikologa veda etmek için hazırlandım ama o benden önce davrandı ve ayağa kalkarak elini bana uzattı.
"Kendine iyi bak, Vic. Birdahaki seansta bu konuyu daha detaylı konuşacağız."
"Pekala, Bayan Whitson. Görüşmek üzere."

Dışarı çıktım ve Jesse'i düşündüm. Bir yandan tüm bu olanlar beynimi kurcalamaya devam ediyordu, bir yandansa onu ölümsüzleştirdiğim için kendimi mutlu hissediyordum.

O gün olanları benden başka kimse görmedi.
Görmeyecekti de.
Sevdiğim adamı her şeyiyle ölümsüzleştirirken bir yandan da havai fişekleri patlatıyordum ve tüm gökyüzü binbir renge boyanıyordu. Bense yaşlı gözlerim ve yok olan geçmişimle büyülenmiş olarak tüm bu ihtişamlı gösteriyi izliyordum.

Bu Jesse'in hakettiği şeydi.
İşte bu, gerçek bir kutlamaydı.

***

8 yorum:

  1. İşte bu, gerçek bir kutlamaydı..

    YanıtlaSil
  2. Awwww basindan beri nereye varacak ki bu diye dusundum durdum, cok guzel baglandi psikologa! Uslubun o kadar guzel ki hic uzun gelmedi, akti gitti. ^.^
    Gerci ben psikologu nedense erkek olarak dusundum, Kester'i canlandirdim kafamda. Kadin cikti. :(
    Cumleler de o kadar guzel oturmus ki, kalin yazmasan onlarin bizim cumleler oldugunu anlamazdim :D
    Eline saglik askitom.♡

    YanıtlaSil
  3. Tesekkurleeer!
    *
    Hiii cok sevindim begenmene bebegiim, cok tesekkur ederim yorumun icin, simardim suan :)) hahahaha aynen tam Kester'lik bir durum aslinda, o an aklima gelseydi kesin Kester yapardim :D
    Tekrar tesekkurler askims, iyi ki varsin <3

    YanıtlaSil
  4. Yani ne desek laf değil, tebrik ederim :)
    gördük sonunda, benim seçtiğim cümle yok ama olsun. :D

    YanıtlaSil
  5. Hahahaha sonlarda bir yerlerde olduğunu farzet :))
    Teşekkürler modişkom :*

    YanıtlaSil
  6. FARZET? piki o zmn.s

    YanıtlaSil
  7. Yazmayı neden bıraktınız?

    YanıtlaSil